Dark Light

Ne çalıştık ama o Starbucks’larda, Caffe Nero’larda, Workinton’larda…

Üniversiteden mezun olduktan sonra birçok alışkanlığım değişmeye başladı. Bunlardan birisi de mobil çalışmak.

Üniversite yıllarında hem freelance çalışırken hem de startup’ımız için takım ile toplanırken sıklıkla (neredeyse her gün) mobil çalışmak için coffee shop’ları tercih ediyordum. Bu tercihim zaman zaman da yerini eski adıyla Urban Station olan Workinton ortak çalışma alanlarına bırakıyordu.

İş hayatına adım attıktan sonra bu alışkanlığım azalmaya (şu günlerde neredeyse hiç) başladı. Tabi uzaklaştığınızda mobil ofis karesine daha objektif bakabiliyorsunuz, olumlu ve olumsuz yönlerini tartabiliyorsunuz.

Pozitif bakalım, olumlu yönlerden başlayalım; her şeyden önce maliyet. Tahmin ettiğiniz üzere mobil ofis için maliyetiniz yok. Küçük bir ofis için dahi kirayı düşündüğünüzde bu oldukça değerli bir kalem.

Diğer nokta, network. Bir gün çalıştığım sırada yanımda uluslararası ticaretle uğraşan kişilerin birkaç satır çevirisini yaptım ve daha sonra bana bu konuda kendilerine sürekli destek vermem için bir iş teklifinde bulundular. Şu temasta mobil ofisin maliyetsiz olmasının ötesinde freelance çalışanlar için bir pazar yeri kimliği taşıdığını söylemeliyiz. Bir diğer örnek, hayatımda ilk kez bir senarist ile yine bir coffee shop’ta çalışırken tanıştım.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim kare, seçtiğiniz coffee shop Levent’teyse farklı bir çevre, Çengelköy’deyse farklı bir çevre ile çalışıyorsunuz.

Not: Fırsatınızı çalıştığınız coffee shop belirler. 🙂

Diğer değerli noktamız; her gün farklı bir ofiste, farklı bir masada, farklı bir sandalyede çalışmak. Bu benim için çok değerli bir noktaydı çünkü bu düzen düşünce şeklinizi de etkiliyor; farklı ortamlarda, farklı şekilde düşünebiliyorsunuz. Bir konu hakkında kafa yorduktan sonra aynı konu üzerine farklı bir ortamda düşündüğünüzde, o konu hakkında daha farklı yorum yapabilirsiniz. 

Birazda olumsuz etiketlediğimiz noktalara değinelim. İlk aklıma gelen, güvenlik. Eğer ki yalnız çalışıyorsanız ne yazık ki cihazlarınızı birkaç dakika dahi olsa bırakıp gidemiyorsunuz. Hatta Twitter’a da yansımıştı, geçtiğimiz yıllarda mobil ofis kültürü kötü niyetli kişilerin hedefi olmuştu. Bu durum mobil ofis çalışmamamız için etkili bir neden.

Tabii ki çevre ve dış etkenler… Özellikle de arkadaşlarınızın sık takıldığı mekanlarda çalışıyorsanız sürekli biriyle selamlaşmak, ayaküstü sohbetler derken işinizi bölmek zorunda kalıyorsunuz. Bunun yanında, eğer siz de dikkati çabuk dağılan biriyseniz kalabalık ortamlarda odaklanabileceğiniz bir işi kaliteli bir şekilde yapamıyorsunuz.

Son olumsuz etiketimiz -ki eksiler arasındaki en kritik noktalardan biri- bir süre sonra iş ile özel hayatınız arasındaki çizgiyi kaybediyorsunuz. Ne demek istiyorum? Bir arkadaşınızla buluşup kahve içecekseniz; birkaç saat erken gideyim, bilgisayarımı da alayım, buluşmadan önce ya da buluştuktan sonra çalışırım  diye düşünüyorsunuz. Ne yazık ki bu durum bir süre sonra orada kahve içerek, sakince geçirebileceğiniz değerli bir ortamı çalıyor sizden.

Öne çıkan olumlu ve olumsuz noktalarla değerlendirdiğimizde, eğer kritik değilse coffee shop’ta çalışmayı tercih etmiyorum. İşe kahve içmek için gitmediğimiz gibi; coffee shop’a da çalışmaya gitmeyelim, kahve içmeye gidelim.

Şu günlerde sadece ortam değiştirmek için soft işler olarak adlandırabileceğimiz; email okumak, dosyalarımı organize etmek, notlarıma göz gezdirmek gibi işlerimi halletmek için tercih ediyorum. Onun dışında mobil çalışmayı tercih etmiyorum.

Siz mobil çalışıyor musunuz? Sizin gördüğünüz olumlu ve olumsuz yanlar neler? Aşağıda bizimle paylaşın, birlikte konuşalım.

Gelecek hafta yine saat 10.00’da yepyeni bir deneyimle buluşmak dileğiyle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Total
0
Share